Bizden önceki tüm nesillerden daha şanslı olduğumuzun farkında mıyız? İlk defa bizim neslimizde kadın erkek bu kadar eşit, partnerler bir hobiyi paylaşabiliyor, daha da ötesinde ilişkideki bireyler hobi başlığı altında konumlanabilen kişisel alanlar oluşturabiliyor.
Bu başlık altına koymak istediğiniz resim, fotoğraf, heykel, sanat ne olursa olsun eğer ki şanslıysanız yani partnerinizle bir hobi paylaşımında bulunabiliyor, aynı kaynaktan beslenmekten zevk alıyorsanız ilişkinizdeki artan kalitenin gözünüzden kaçması imkansız hale geliyor. Bunun farkındalığını içsel olarak kendiniz hissetmeye başladığınızda ise benim gibi içinizden bunu dünyaya haykırmak geçiyorsa bu noktada dışsal farkındalık da beraberinde oluşuyor. Yani seyahat esnasında muhteşem bir gün batımı yaşarken bunu sosyal medyada paylaştığınızda insanlar da ya sizinle birlikte o anı paylaşıyor ya da kendilerine o anı yaratmak için fırsat oluşturma peşine düşüyorlar. Yani insanları harekete geçiriyorsunuz.
Hobi eşittir seyahat olan dünyamda kendi tecrübelerimden yola çıkarak birkaç satır karalamak niyetim bu yazıda. Seyahat etmenin hobi paylaşımının ilişkiler üzerine etkisi nedir? Hayattaki bahanelerimizden nasıl sıyrılırız, yolda hiç mi kötü hikayemiz olmuyor, peki zor anlardan sonra seyahat nasıl devam ediyor, ya da burada edindiğimiz tecrübeler günlük hayatımızı etkisi altına alabilecek boyutta davranışsal farklılıklar mı yaratıyor bizde.. İşte tüm bunlar ilişki analizimi yaptığımda gördüğüm detayların temel başlangıç noktaları.
Seyahat ilişkide farkındalık yaratıyor. Kendinizi de onu da daha yakından tanıyorsunuz. Düşünsenize Roma’da şarap içmek üzere sevgilinizle randevuya çıkıyorsunuz. Flört ediyorsunuz. Paris’te Luxemburg Bahçelerinde yürürken bir keman sesi duyuyor ve La Vien Rose şarkısına eşlik ederek dans etmeye başlıyorsunuz. Şimdi siz bu adamın / kadının günlük hayatın stresi ve koşturması nedeniyle içinde uyuyan belki kendinde bile olduğunu bilmediği romantik ruhu ortaya çıkarıyorsunuz. İlişkiniz kanlı canlı kalıyor. Bunu yapmak için özel günlere, hediyelere gerek olmadığını anlıyorsunuz. Çünkü materyalist bir hediye hiçbir zaman anı satın almakla karşılaştırılamaz. Böyle böyle anları kovalayan, “kapitalizmin içinde var olacaksam da böyle var olur, şu fani ‘Küçük Mavi Toz Zerresi’ üzerinde hayaller oluşturup hedeflerimi gerçekleştiririm ve bunu bir yaşam biçimi haline getiririm”, diyen insanlar oluyorsunuz. Paranın tek amacının araç olması olduğunu unutmuyorsunuz.
Bahanelerin arkasına sığınmanın nasıl kocaman bir at gözlüğü olduğunu fark ediyorsunuz mesela. “Ben bu yaşıma kadar kendime ne çok bahane üretmişim” diyorsunuz. Çocuğum var! Bahane değil.. Çocuk sizin hayatınıza uyum sağlamalı, siz onunkine değil. Yetişkin bireyler olarak bir çocuğa sahip olduğunuzda hayallerinizi, isteklerinizi ve en önemlisi ilişkinizi bir rafa kaldırmamalısınız. Ben bu şekilde düşündüğümden, istesem de gerekli maddi seviyeye ulaşana kadar çocuk yapmıyorum. Çünkü aslında çocuk hobilerinize engel değil. Var olan gelirinizi birinci önceliğiniz olacak çocuğunuzun gereksinimlerine ayırmanız ve geride kalan tüm taleplere yeterli kaynak kalmıyor olması problem. Bu sebeple insanların kendileri için en doğru anda çocuk sahibi olmaları durumunda geri kalan tüm bahanelerin geçersiz kalacağını düşünüyorum.
Hayat sana güzel! Hobini, zevklerini sonuna kadar yaşıyorsun, paran çok galiba sözleri yükselecek her bir köşeden. Duyma! Ben asla ev sahibi olmak, birkaç metrekareye demir atmak istemiyorum. Çalışıyorum, kazanıyorum. Eşim de öyle. İnsanlar nasıl yaşamak isterse öyle yaşar. Ben her şeyin bu dünyada kalacağını, sadece hayallerimi gerçekleştirme zevkiyle doyurduğum ruhumu yanımda götüreceğimi bilerek yaşıyorum kısacık hayatımı. Seçim senin..
Hiç bilmediğiniz bir ülkenin bilmediğiniz sokağında kavga ettiğiniz de oluyor. İnsanız yani. Herkesin ters bir anı, eşek saati oluyor. Lakin yol devam ediyor ve biliyoruz ki bunu konuşarak bitirmeli, çözmeliyiz. Nitekim öyle yapıyoruz. Peki bu ne öğretiyor bize? Günlük hayatta niye bunu yapmayalım? Neden günlük streslerimizin getirdiği patlamaların uzamasına, birbirimizi kırmasına, yıpratmasına izin verelim. İşte bu mantık kavgayı sadece ilişkinin tuzu seviyesinde bırakıyor ve o yemeği şap atılmış hale getirmekten uzaklaştırıyor sizi. İlişkinizin tolerans seviyesi artıyor. Sonuç yine kaliteli ilişkiye sahip olmak oluyor.
Tüm bunlar benim ilişkimden yola çıkarak edindiğim tecrübeler ve deneyimler. Her ilişki kendine özel olduğundan bu işin doğrusu yanlışı zaten olmaz. Amacım eğer sevgilinizle ortak bir hobi paylaşırsanız, bu hobi olarak değerlendirdiğiniz zamanın geri kalan tüm hayatınıza nasıl etkileri olabileceğini göstermek. Sevgiliniz yoksa bir hobiyi tek başınıza gerçekleştiriyorsanız bunu kendinizle ilişki yaşamak olarak görün. Seyahat benim hayatımı ve düşüncelerimi değiştirdi. Aşık olduğum adamla dünyanın her bir köşesine bir anı bırakmak belki günün birinde oralarda yaşamak, kendimi geliştirmek, farklı milletlerden insanlar tanımak, dünya vatandaşı olmak beni mutlu ediyor. Mutlu olacağınız hayaller peşinden gidin. Kimse onları size vermeyecek, siz alın..
Sevgilerimle,
Beni ve daha bir çok fotoğrafımı instagram ve facebook adreslerimden takip edebilirsiniz.
Öykü
21 comments