Kaçkarlardan Zigana’ya Uzanan Yolculuk: Trabzon Rize Gezi ve Yeme İçme Rehberi
Yolculuk esnasında bir tarafınızın hep deniz olduğu, yeşil dağlar altına boylu boyunca uzanmış masmavi bir sahil şeridi Karadeniz… Sıcaklarda yaylalarında serinlemek de bir zevk, soğuklarda tahta kulübelerde leziz mutfağını keşfetmek de… Burası ise Karadeniz’in en gözde durakları Trabzon ve Rize… Peki Trabzon ve Rize’ye geldiğinizde nereleri gezmeli ve hangi lezzetleri tatmalı? İşte size Trabzon ve Rize Gezi Rehberi…
Youtube kanalıma abone olmak için tıklayın.
Kaç zamandır dilimden düşmeyen “Karadeniz turu yapmak istiyorum.” cümlesini eyleme döktüm ve geçtiğimiz ay yola çıktım. Her zamanki gibi bir havayolu firmasının kampanya dönemini yakalayarak, Trabzon’a iki kişi gidiş dönüş 175 TL’ye bilet aldım. Şubat ayında ziyaret ettiğim Karadeniz toprakları aslında bahar aylarında çok daha keyifli fakat şansımıza hava epey güneşli ve 15 dereceydi. Hava şartları gereği Ayder Yaylasına tırmanamadım ama olsun; bol bol yedim, içtim, gezdim. Bu gibi her açıdan zengin olan bölgelerin mevsim ayırt edilmeden gezilebileceğini düşünüyorum.
Trabzon havalimanına ulaştığınızda ilk işiniz gelmeden önce internetten kiraladığınız arabayı almak olmalı. Zira şehir içi ulaşım ile ilgili yakın mesafeli il ve ilçeleri gezmede araç şart. Arabamızı iki günlüğüne 150 TL’ye kiraladık. Baya bir kilometre yol yaptık çünkü Rize, Çamlıhemşin, Çayeli, Uzungöl, Sümela, Zigana, Akçaabat derken yolları devirip gidiyorsunuz.
Peki Trabzon ve Rize’de Nereler Gezilir? Ne Yenir? Nereler Görülmeli?
İlk durak Rize:
Trabzon merkezden Rize 1 – 1,5 saat sürüyor. Sahil boyunca yol aldıktan sonra Çamlıhemşin’den içeri giriyorsunuz. İlk durağımız kahvaltı için Çamlıhemşin Şenyuva Köyü’nde Çinçiva Kafe. Burada Muhlama yani Kuymak yemek zorundasınız! Kahvaltısı leziz, ormanın içinde tahta bir kulübe. Kışın giderseniz içerisi odun kömür sobasının sıcaklığı ile dolu. Burada güzel bir mola verdikten sonra Fırtına deresini takip ederek Zil Kale’ye ulaşacaksınız. Kale’ye çıkıp o güzel manzarayı izleyin. Bahar aylarında gidiyorsanız Ayder Yaylası’na çıkın. Dönüş yolunda acıkırsanız Felamur Kafe’de yerel lezzetleri tadabilirsiniz.
Tekrar sahil yoluna çıktığınızda ilk durağınız Çayeli. Kuru fasulyesi ile ünlü bu ilçede Lale Restaurant ve Hüsrev adında iki mekan var. Biz tercihimizi Hüsrev’den yana kullandık. Daha sonra Rize Merkezde Çaykur Fabrikasını ziyaret edebilir ve burada çay içebilirsiniz. Her şeyden yarım porsiyon yemenizi tavsiye ederim çünkü son sürat gezmeye ve yeni tatları denemeye devam edeceksiniz.
İkinci durağımız Trabzon:
Trabzon’a dönüş yolumuzda Uzungöl ’e sapmayı tercih ettik. Anayoldan girdiğinizde 1 – 1,5 saat kadar yol gidiyorsunuz ama değiyor. Ah o ne güzellik öyle. Avusturya Hallstat’tan bir parça sanki. Müthiş fotoğraflar çekmek garanti. Uzungöl’den çıktıktan sonra rotamızı Sürmene’ de Yılmaz Pide ’ye çevirdik. Meşhur Trabzon pidesi için doğru adrese gelmişiz. Yarısı peynirli yarısı kavurmalı Trabzon pidesi yedik. Küçük ve büyük porsiyonları var, fiyatlar gayet makul.
İkinci gün gözlerimizi Sümela’yı görmek için açtık ve Maçka yollarına koyulduk. Sümela’nın bulunduğu Milli Park’a yani Altındere Vadi’sine giriş araba ile 9 TL’ydi. Restorasyonda olduğundan Sümela’ya çıkamayacağımızı biliyorduk ama aşağıdan izlemek bile bizi mest etti. Deniz seviyesinden 1.150 m yükseklikteki eski Rum Ortodoks manastır ve kilise kompleksinin nasıl yapıldığına insanın aklı ermiyor.
Trabzon’un Maçka ilçesinde yer alan ve MS 365-395 tarihleri arasında inşa edildiği düşünülen Sümela Manastırı’nın, Karadeniz Rumları arasında anlatılan bir efsaneye göre hikayesi şu şekilde: Atina’lı Barnabas ile Sophronios adlı iki keşiş, İsa’nın öğrencilerinden Aziz Luka’ın yaptığı üç Panagia ikonundan, Meryem’in bebek İsa’yı kollarında tuttuğu ikonun bulunduğu yer olarak Sümela’nın yerini aynı anda rüyalarında görmüşler. Bunun üzerine birbirlerinden habersiz olarak deniz yoluyla Trabzon’a gelmiş, orada karşılaşıp gördükleri rüyaları birbirlerine anlatmış ve kilisenin ilk temelini atmışlar.
Sümela çıkışında rotamızda meşhur Hamsiköy sütlacı vardı. Şehir merkezinde de birçok mekan var bu sütlacı yiyebileceğiniz ama buralara kadar gelmişiz, yerinde yemek lazım dedik ve bir zamanlar anayol üzerinde kurulu olduğundan oldukça popüler bir mola noktası olan lakin şimdilerde anayol değiştiğinden unutulmuş köhne bir köşede kalan Hamsiköy’ü ziyaret ettik. Sonradan öğrendik ki gerçekten yerinde yemenin lezzeti başkaymış, merkezdekilerle aynı lezzet değil. Burada sütlaç yemek için Niyazi ve Uğur Usta’nın mekanlarını tercih edebilirsiniz. Biz tercihimizi Niyazi Usta’dan yana kullandık.
Daha sonra şehir merkezini gezmek için şehir içine indik. Trabzon şehir merkezinde gezilecek yerler: Atatürk alanı, Atatürk Köşk’ü, Ayasofya (Ayasofya’nın kahvaltısı pek meşhur), Bakırcılar, Kadınlar Pazarı gibi yerler. Turumuzu attık, Akçay’da Trabzon döneri yedik ve çayımızı içmek için Boztepe’nin yolunu tuttuk. Siz Pazar değil de Cumartesi günü merkeze inerseniz Kalkanoğlu’nda pilav yemeyi ihmal etmeyin derim.
Trabzon’ a veda noktamız yani son durağımız olan Boztepe, Trabzon manzarasını ayaklarınız altına seren, demlik çayınızı höpürdete höpürdete içip keyif yapabileceğiniz bir tepe. Biraz daha vakit olsa Akçaabat’a geçerek köfte yemeyi veya Zigana Dağı’nda et yemeyi istiyorduk ama bahar aylarına kaldı bu dilekler. Zira bu toprakları bir de yemyeşilken görmek ve işte o zaman yaylaların tadına varmak istiyoruz. Karadeniz sizi bekliyormuş. Benden söylemesi.
Beni ve daha bir çok fotoğrafımı instagram ve facebook adreslerimden takip edebilirsiniz.
Keyifli seyahatler..
8 comments