Orta Avrupa’nın en güzel şehri, Macar kültürü içerisine serpiştirilmiş Osmanlı özelliklerini gözlemleyebildiğiniz, en keyifli gün batımlarına eşlik eden köprüleri ve gece aydınlatmasıyla size adeta bir görsel şölen yaşatacak, lezzetli mutfağında kaybolacağınız Budapeşte gezisinde unutulmaz bir seyahat yaşayacaksınız. İşte size Budapeşte Gezi Rehberi..
Budapeşte Vlogumu izlemek ve Youtube kanalıma abone olmak için:
Orta Asya’dan gelip Avrupa’ya yerleşen Macarlar gerçekten Avrupalı olarak kafamızda bellediğimiz kalıba yüzde yüz oturmuyor. Çünkü hem kanlarında göçebelik var, hem 150 yıl Osmanlı toprağı olarak hüküm sürmüşler hem de onlar kendilerine Macar derken tüm Avrupa onlara Hunların soyundan geldiklerinden Hungary diyor. Nitekim tüm kültürde Osmanlı’dan kalan acı biber paprika ve hamamlar gibi birçok Avrupa dışı özelliği gözlemleyebiliyorsunuz. Hatta para birimleri bile Euro değil. Hungarian Froint (HUF)
Tüm bu kendine özgü farklılık kavramının içinde bir de çok zekiler. Örneğin rubik küpü Macarlar tarafından bulunmuş. Zaten Macarca da inanılmaz zor bir dil. İngilizce konuşmak gerçekten yanında çocuk oyuncağı gibi kalıyor.
Tuna Nehri Budapeşte’yi ortadan ikiye ayırıyor. Buda bölgesi daha dağlık ve sakinken, Peşte bölgesi çok canlı, görülmesi gereken hemen hemen tüm noktaların yer aldığı ve konaklama için size önerdiğim bölge. Buda su, Peşte ise ateş demek. İşte bu yüzden Budapeşte su ve ateşin şehri.
Bu güzel şehre İstanbul’dan direkt 2,5 saatlik bir uçuş ile varabileceğiniz gibi bizim yaptığımızı tercih ederek 2-3 saat uzaklıktaki yakın şehirlerden de geçebilirsiniz. Biz İstanbul’dan Viyana’ya uçtuğumuz seyahatimizde Viyana’yı gezdikten sonra havalimanından otobüslere binerek 3 saat yolculuk sonrasında kendimizi Budapeşte’de bulmuştuk. Ve söylemeden geçemeyeceğim Budapeşte gezisi Viyana’ya göre çok çok daha güzeldi. Siz yine de Viyana notlarıma göz atmak ister ve bir taşla iki kuş vurup seyahatinizi iki ülkeye de yapmak isterseniz buraya tık tık.
Budapeşte içerisinde ulaşımımızı uzak mesafeler için metro kullanarak gerçekleştirdik. Tek yön bilet 350 HUF idi. Onun dışında şehir bana o kadar büyülü geldi ki günde en az 20 kilometre yürüyüş yaparak şehri keşfetmeyi tercih ettik. Zaten bu sarı tramvaylı güzel şehir başka nasıl gezilebilir ki?
Otelimiz hem Yahudi Bölgesinde yer aldığından hem de çok sevdiğimiz bir meydan olan Erzsebet Ter’e oldukça yakın olduğundan bizden iyisi yoktu. Erzebet Ter’de yer alan havuza ayaklarınızı uzatıp biranızı içerken insanlarla sosyalleşin ve benim için Budapeşte’nin tadını çıkarın. Hemen yanı başındaki Budapest Eye isimli dönme dolapta da benim gibi bir fotoğraf çektirirsiniz artık.
Budapeşte’yi gezmek için de size en güzel önerim bizim yaptığımız gibi Free Walking Tour’lara katılmanız. Bedava yürüyüş turu olarak geçen bu aktivite her gün saat 10:30’da Vaci Utca’da bulunan Vörösmarty meydanındaki aslan heykelinin önünden kalkıyor. Tur adı üzerinde ücretsiz ve 3 saat süren bir yürüyüş ile rehberiniz öncülüğünde şehri keşfediyorsunuz. Hem çok ama çok önemli ancak yerli bir rehberden öğrenebileceğiniz hikayeleri dinliyor hem de turist kazığı yememe amacıyla bolca tavsiye alıyorsunuz. Tur sonunda da gönlünüzden geçen bahşişi rehberinize veriyorsunuz. Evet başlayalım, biz Budapeşte’de nereleri gezdik? Budapeşte Gezi Rehberi size ne tavsiyeler verecek?
Turunuza Vaci Utca’dan başladığınızda ilk durakta yukarıda size anlattığım Macar tarihini detayları ile öğreniyor ve Budapeşte’ye gelen herkesin dizlerine dokunduğu çocuk heykelinin yanına gidiyorsunuz. Çünkü bu çocuğun dizlerine dokunursanız tekrar Budapeşte’ye geleceğinize inanılıyor.
Yürüyüşe devam ettiğinizde Hristiyanlığı ilk kabul eden kral olan Aziz Stefan adına yaptırılan bazilikaya gidiyorsunuz. Bu kralın bir kolu kendiliğinden mumlayanmış, mucizesi de buymuş. Daha sonradan öğrendik ki Buda tepelerinden baktığınızda bu bazilika ve meşhur Parlamento Binasını aynı yükseklikle görüyorsunuz. İkisi de 96 metre. Bu da din ve devletin eşitliğini simgeliyormuş. 96 olmasının sebebiyle Macaristan’a geldikleri yılın 1896 yılı olmasıymış.
Bazilikanın hemen yakınlarında yer alan Gelarto Rosa isimli kafe ise çiçek şeklinde sunum yaptıkları dondurmalarını denemeden dönmemeniz gereken bir mekan. O da aklınızda bulunsun.
Evet artık Chain Bridge yani halk arasında aslanlı köprü olarak anılan Zincirli Köprü’den geçerek kendinizi Buda tarafına atabilirsiniz. Buraya aslanlı köprü denmesinin sebebi köprünün üstünde aslanlar olması. Hatta buranın bir efsanesi var. Mimarı o kadar başarılıymış ki köprüde bir hata çıkarsa atarım kendimi şuracıktan demiş. Birkaç hata bulma denemesi başarısız sonuçlanmış. Bazıları ise bir çocuğun aslanın ağzında dil yok dedi diye mimarın intihar ettiğine inanıyor ama biz baktık gayet dili var!
5 dakika bir tırmanış yaparak Castle Hill tepesine ulaşıyorsunuz. Yine buradan da manzara şahane. Buradaki kuş heykeli onlar için önemli çünkü göçerken bu kuşun ağzına bir kılıç verdiklerine ve onun önderliğinde bu toprakları bulduklarına inanıyorlar.
Vaci Utca’nın bir ucunda yer alan Central Market Hall isimli Pazar yerine gittiğinizde ki burası yeşil köprünün orası Pazar alışverişi yapan yerli halk ile karşılaşabilirsiniz.
Lakin bizim Macar mutfağını en güzel lezzetleriyle denediğimiz ve bayıldığımız mekan Hungarikum restaurant oldu. Baharatlı acı paprikalı krepleri, gulaş çorbası mutlaka denenmeli. Hediye olarak getirilen Palinka içkisi ise Macar yaşlılarının hasta olmasınlar diye ilaç niyetine içtiği çok ağır bir alkol. Biz hiç sevemedik ama buralara kadar gelmişken denemeden dönülmez.
Restoran Parlamento Binasına yakın. Bu sebeple yemek çıkışı Budapeşte’nin en güzel binası olan Parlamento Binası’nı gezdikten sonra Yahudi ayakkabılarının bulunduğu yere gidin. Burası 2.Dünya Savaşı sırasında sırtından vurularak denize düşen Yahudileri temsil ediyor. İçinde şeker olan çocuk ayakkabısı bile gördük. Çok acı vericiydi.
Andrassy Ut caddesinde Opera Binası göreceksiniz. Biz Viyana’da klasik müzik konserine gittiğimiz için burada bir etkinlik yapmadık ama meraklıysanız düşünebilir ve etkinliklere önceden bakabilirsiniz.
Yürüyüşten yorulduğunuz bir anda kendine dünyanın en güzel kafesi sıfatını takan New York Cafe’ye gidin. İçerisi adeta bir saray ve saray olmasına yakışır şekilde canlı klasik müzik etkinliği yapılıyor. Oldukça pahalı olan bu kafeye bir şeyler içmek için gitmeyi düşünün ama yemek asla.
Peki yemek için nereyi mi düşüneceksiniz tabi ki Yahudi Bölgesini. Sokak yemeği yemek için çeşit çeşit dükkan seçeneğiniz olduğu Street Food’da Macarların lezzetli yemeklerinden biri olan Langos’u deneyebilirsiniz. Yemek sonrası Kurtos Kalacs tatlısı ise kesinlikle denemeniz gereken bir lezzet. Yine aklınıza yazacağınız mekanlardan biri Mazel Tov olsun. Orada da baya değişik yemekler denedik.
Sokak yemeği sonrasında kendinizi Budapeşte’nin meşhur ruin barı Szimpla Kert’e atın. Burası inanılmaz bir yer. İçerisinde arabadan küvete aklınıza gelebilecek her türlü dekorasyona sahip bir harabe bara gittiniz mi hiç? İşte Budapeşte bunun için çok doğru bir adres. Henüz Palinka denemediyseniz burada da deneyebilirsiniz.
Özellikle kış zamanı gidiyorsanız Budapeşte’nin hamamları ve kaplıcaları ile ünlü olduğunu unutmayın ve Szchenyi Bath’in yolunu tutun. Ben sırf bu deneyim için bir daha gideceğim Budapeşte’ye.
Son olarak Budapeşte gezi vedanızı gün batımını gece çevirdikten sonra bir nehir turuyla yapmak isteyebilirsiniz. Unutmayın Budapeşte gece ışıklandırması ile ünlü. Budapeşte gezinizi mükemmel manzaralar ile sonlandırabilirsiniz.
Ve sırrımı açıklıyorum. Bu seyahat sonrasında Budapeşte en sevdiğim Avrupa şehri olarak listemde 1.sıraya oturdu!
Umarım siz de benim kadar hayran olursunuz ona. Keyifli yolculuklar!
Seyahatimizle ilgili tüm sorularınızı ve yorumlarınızı aşağıda yorum kısmına bırakmayı unutmayın.
Bu geziye ait tüm detaylar instagram hesabımda #oykununoykuleribudapeste etiketi altında.
Beni ve daha birçok fotoğrafımı instagram ve facebook adreslerimden takip edebilirsiniz.
2 comments