Tarihi doğal güzellikler diyarı “Denizli” ye belki de çoğunuz gittiniz ama sizce olmazsa olmaz, yapılmadan dönülmemesi gereken şeylerin hepsini keşfedebildiniz mi? Bu yazımız bir güne sığabilecek sıkıştırılmış Denizli Gezi Rehberidir. Bunu okuduktan sonra yapmanız gereken tek şey hafta sonu için bilet almak ve yola koyulmak. Eğer hala bir hafta sonu Denizli gezisi ayarlamıyorsanız o da sizin kaybınız bak şimdiden söyleyeyim.
Başlangıçta ilginç bir bilgi: Rivayete göre Denizli’nin adı Domuzlu ‘dan geliyormuş. Eskiden sıcak su üzerinde yüzen ve deprem bölgesi olan bu kaya parçasının üzerinde domuzlar yaşarmış. Zaman içerisinde Domuzludan Denizli’ye bir geçiş olmuş.
Ulaşım: Yakın mesafelerde olan ziyaretçilerimiz zaten arabayla yolculuk yapabilir. Peki bizim gibi İstanbul’dan hafta sonu kaçamağı için yola düşecekler ne yapacak? Adres: Eskiden sadece askeri havaalanı olarak kullanılan, daha sonra sivil uçuşlara da açılan Denizli Çardak Havaalanı. THY ile günde 3-4 sefer uçuş yapılıyor. Cuma akşam gidiş Pazar akşam dönüş ise yine en
tatlısı. Ama olur da Cuma akşamı biraz fiyatlı Cumartesi gitseniz bile bizim planı uygulamak için yeterli vaktiniz olacaktır.
Havaalanı Ulaşım: Denizli Çardak Havaalanından şehir merkezine ulaşımda otobüs kullanabileceğiniz gibi eğer 2-3 kişi gidiyorsanız özel araç da kiralayabilirsiniz. Biz 3 kişi olduğumuzdan tercihimizi havaalanı taksisi kiralamaktan yana kullandık. Böylece evimizin önüne kadar da gidebildik. Fiyat kişi başı 30 TL. Arabaya en fazla 3 kişi biniliyor, tek giderseniz de başkaları ile araç paylaşıyorsunuz. 537 305 4545 numarasından havaalanı taksisi ayarlayabilirsiniz. Havalanı şehir merkezi arası 70 km olduğundan biraz sürüyor ama ona da katlancağnız gari.
Şehir İçi Ulaşım: Denizli’de otobüs ile her yere ulaşım var. Ama zamanım kısa, vakit kaybetmeyeyim diyorsanız araba kiralamanızı öneririm. Çünkü mesafeler çok olmasa da araba ile yarım saat 40 dk arasında değişen uzaklıklarda.
Konaklama: Biz Denizli’nin yerlisi bir arkadaşımızın evine misafir kontenjanı ile gittiğimizden otelde konaklamadık. Otel tercihleriniz için buraya tıklayın.
Denizli’de Yapılmadan Dönülmemesi Gerekenler
cıbıl ayaklarla yürümek
Denizli’de Gezilecek Yerler:
Güne başlarken ilk durağımız Denizli Teleferiği Bağbaşı Yaylası Teleferik Pamukkale ile tam ters istikamette kalıyor. Hem
kalabalığa yakalanmadan teleferiğin ve yaylanın tadını çıkarmak için hem de öğleden sonranızın tamamını Pamukkale’de geçirebilmeniz için ilk durak burası.
Teleferik ücreti 6 TL. Hafta içi 10:00 – 23:00 / Hafta sonu 09:00 – 23:00 arasında hizmet veriyor. Normalde kabinler 8 kişilik ama siz de bizim gibi oraya günün ilk damlayanlarından olursanız kalabalık olmadığı için kendi kabininizde rahat rahat manzaranın tadına varabilirsiniz.
Teleferik ile 1400 m yüksekliğe çıktığınızda bir şeyler içebileceğiniz kafeterya var. Burada manzara şahane. Dilerseniz teleferikten indiğiniz yerden kalkan minibüsler aracılığıyla yaylaya çıkabilir oradaki yeme içme yerlerinde de takılabilirsiniz. Dağ havası için sizi oksijen komasına davet ediyorum.
Evet teleferikten çıktık, karnımız da acıktı. E Pamukkale’de turistik zaten yemek içmek sıkıntı o zaman hadi merkeze gidelim bi Denizli Kebabına doyalım ne dersiniz?
Denizli merkez Bayramyeri ‘ne geldiğinizde etrafta pek çok kebapçı göreceksiniz. En eskisi ve ünlüsü Kebapçı Enver. Tarihi 100 yıllık restaurantlar kitabına girmiş kendisi. Denizli Kebabı ise elle yendiğinden çatal bıçak isteyeni dövüyorlar içeride. Şaka bir yana yağlı falan demeden elle yiyin. Biz 3 kişi 1 kilo et yedik. Yanında da Denizli’nin muhteşem gazozu Zafer Gazoz içtik. Asidi şekeri tam on numara. Marketlerde satılmıyor ama sorun soruşturun, bulabilirseniz birkaç kasa getirin gelirken. 3 kişi yedik içtik Enver Usta’da 130 TL hesap ödedik.
Yemekten sonra Enver Usta’nın hemen arkasındaki kahvecide küçük salaş sandalyelerde oturup köpüklü kahvenizi içebilir ya da merkezde yer alan tatlıcılarda mis gibi İrmik Helvasını gömebilirsiniz.
Karnımızı doyurduk şimdi yola koyulma zamanı. Öğleden sonramız tamamen Hierapolis Antik Kenti’nde geçecek. Pamukkale Travertenleri, Kleopatra Antik Havuzu hepsi Hierapolis’te yer alıyor. Şehir merkezinden yarım saat 40 dk yol gittikten sonra Pamukkaledeyiz.
Pamukkale‘ye Güney Kapısından giriş yapıyoruz. Girişte yer alan Pamukkale Foto ‘da yeşil ekranda poz verebilir ve Antik Tiyatro’da ya da Travertenler ‘de mükemmel pozlara sahip olabilirsiniz. Fotoğrafçıdan sonra ise Pamukkale’nin lezzetli mi lezzetli nar suyundan alıp bugüne kadar nar suyu içmediğinizin farkına varabilirsiniz.
Hierapolis Antik Kenti’ne giriş 35 TL. Girişte Müze Kart geçerli. Güney Kapısından girdiğiniz gibi sağ tarafta yukarıda Antik Tiyatro var. Biraz yokuş çıkıp terleyeceksiniz ama gördüğünüz güzelliğe değecek.
Peki tarihi ne bu kentin?
Hierapolis, Roma İmparatoru Neron dönemindeki M.S. 60 yılındaki büyük depreme kadar, Hellenistik kentleşme ilkelerine bağlı kalarak özgün dokusunu sürdürmüş bir kent. Deprem kuşağı üzerinde bulunduğundan, Neron dönemi depreminden büyük zarar görmüş ve tamamen yenilenmiş. Üst üste yaşadığı depremlerden sonra ise tüm Hellenistik niteliğini kaybetmiş, tipik bir Roma kenti görünümünü almış.Hierapolis Roma döneminden sonra Bizans döneminde de çok önemli bir merkez olmuş. Bu önem, M.S. 4. yy’dan itibaren Hıristiyanlık merkezi olması ve M.S. 80 yıllarında, İsa’nın havarilerinden Filipus’un
burada öldürülmesinden kaynaklanmakta. M.S. 395 yılında Bizans yönetimine geçen Hierapolis, Piskoposluk merkezi olmuş. 12. yy sonlarına doğru ise Anadolu Selçukluları’nın sınırları dahilinde kalmış.
Tiyatro kapasitesinin 9.500 kişi olmasından dolayı şehir nüfusunun 95.000-100.000 arasında olduğu tahmin ediliyor. Tiyatronun tasarımındaki kot farkından da burada gladyatör dövüşleri yapıldığı anlaşılıyor. Yine her yerinde de Bergama Taş işçiliğinden izler var.
Tiyatrodan sonraki durağınız Pamukkale Travertenleri olsun. Yanınıza mutlaka ayakkabılarınızı koymak için poşet alın. Bir dönem insanların kötü kullanımı sonucu beyazlığını nispeten yitiren ve kararan travertenler, şu an için kurtarılmış ve eski günlerine dönmüş durumda diyebiliriz. Fakat bunun sürekliliğini sağlamak için bölgede ciddi bir koruma var. Bu sebeple her yerde serbest dolaşım diye bir şey söz konusu değil.
Peki bu Travertenler nasıl oluşuyor?
Traverten, kimyasal reaksiyon sonucu çökelme ile oluşan bir kaya. Antik dönemden beri kullanılan bu kaynakta sıcaklıkları 35-100 C arasında değişen 17 sıcak su alanı bulunuyor. Kaynaktan çıkan 35.6 C sıcaklığında, içinde yüksek miktarda Kalsiyum Hidrokarbonat bulunan suyun havadaki oksijen ile olan teması sırasında Karbondioksit ve Karbon monoksit uçarak kalsiyum karbonat çökelmekte ve traverten oluşumuna sebep olmakta. Çökelti ilk etapta jel olsa da zaman içinde sertleşmekte ve travertenler oluşmakta.
Travertenlerden çıktıktan sonra olmazsa olmaz Antik Havuz Kleopatra ya yöneliyoruz. Buraya giriş için artı 32 TL ücret alınıyor. Soyunma kabinlerinde rahatlıkla üstünüzü değiştirebilirsiniz. 10 TL depozito karşılığında dolap kiralayabilir ve eşyalarınızı burada tutabilirsiniz. Yeme içme işini kesinlikle havuzun içinde yer alan kafeteryaya bırakmayın çünkü çok pahalı. Çıkışta ıslak mayoları koymak için yanınızda poşet getirmeyi de unutmayın.
Antik havuzu meydana getiren M.S. 7. yy ‘da oluşan deprem. Sütunlu caddenin yanında yer alan sivil agoraya ait ion düzeninde yapılmış olan portik, bu deprem sonucunda oluşan kırık içinde meydana gelen havuzun içine yıkılmış. Antik Havuz, suyun sıcaklığı nedeni ile rahatlatıcı bir etkiye sahip olmasının yanı sıra, birçok hastalığın geçmesi konusunda da etkili. Antik Havuz’un suyu, kalp hastalığı, damar sertliği, tansiyon, romatizma, deri, göz, raşitizm, felç, sinir ve damar hastalıklarına, içildiğinde de spazmlı midelere çok iyi gelmekte. Yine de içmeyin 🙂
He bir de rivayete göre Kleopatra Havuzu’na girmeden önce Kleopatra böyle güzel bir hatun değilmiş. Girmiş güzelleşmiş. Hatunları bi şöyle alalım şimdi 🙂
Zamanınız kalırsa Hierapolis’e 5 km uzaklıktaki Laodikeia Antik Kenti‘ni gezmeye çalışın. Kaplıca sevenler ise yine buraya çok yakın olan Karahayıt Kaplıcalarına uğrayabilir.
Hierapolis Antik Kenti’ne dair gezimizi tamamladıktan sonra akşam yemeği için Garson Şükrü’nün Yeri‘ndeyiz. Kebaplar ve mezeler şahane burada. Adam zamanında adı üzerinde garson iken işi büyütüp buralara gelmiş. Hala daha kendisi servis yaparak müşterileri ile ilgileniyor.
Son olarak güzelim Pamukkale şaraplarını denemeden dönmeyin diyor ve Türkiye genelinde 15 beldemiz UNESCO Dünya Mirası ‘nda iken bunlardan biri olan Pamukkale’nin doyasıya tadını çıkarmanızı diliyorum.
Beni ve daha bir çok fotoğrafımı instagram ve facebook adreslerimden takip edebilirsiniz.